13 Haziran 2013 Perşembe

SEN DE BİR"GENÇ" OLACAKSIN

SEN DE BİR “GENÇ” OLACAKSIN

Sevgili Oğlum,

Bugün yeni yaşına giriyorsun. Annen benden önce davrandı ve -belki siz büyüdüğünüzde daha farklı versiyonlarıyla devam eder bilemiyorum- “sosyal medya” üzerinden sana dileklerini iletti bile. Bugün “facebook” üzerinden bir gönderide gençlere hitaben “yaşanan direnişin ve gençlerin özgürlük taleplerini içeren mücadele ve dayanışma yüklü” duruşun “en güzel ve en anlamlı” “Babalar Günü” armağanı olduğu yazıyordu. “Beğendim”

Bugün gençler, “internet”i, “dijital platformları” ve “sosyal medya”yı müthiş bir şekilde kullanıyorlar. Ablan da çoğunlukla “oyun” için de olsa “teknoloji” ile şimdilik ilgili görünüyor.

Annen ve ben senin “demokrasiye inanan, laik ve çağdaş” bir birey olarak yetişmen için ne gerekiyorsa yapacağız. Tüm düşüncelere “saygılı”, “hoşgörülü” ve “sevgi” dolu bir “genç”, “yurttaş” olman için elimizden geleni yapacağız.

Bugün çok şirin bir bebeksin. Büyüyecek ve sen de bir “genç” olacaksın. Sana ilk doğum günü hediyem “demokratik, laik, çağdaş Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucusu Gazi Mustafa Kemal Atatürk” ün “gençliğe hitabesidir”

Ey Türk Gençliği!

Birinci vazifen, Türk istiklâlini, Türk Cumhuriyetini, ilelebet, muhafaza ve müdafaa etmektir.
Mevcudiyetinin ve istikbalinin yegâne temeli budur. Bu temel, senin, en kıymetli hazinendir. İstikbalde dahi, seni bu hazineden mahrum etmek isteyecek, dahilî ve haricî bedhahların olacaktır. Bir gün, İstiklâl ve Cumhuriyeti müdafaa mecburiyetine düşersen, vazifeye atılmak için, içinde bulunacağın vaziyetin imkân ve şerâitini düşünmeyeceksin! Bu imkân ve şerâit, çok nâmüsait bir mahiyette tezahür edebilir. 

İstiklâl ve Cumhuriyetine kastedecek düşmanlar, bütün dünyada emsali görülmemiş bir galibiyetin mümessili olabilirler. Cebren ve hile ile aziz vatanın, bütün kaleleri zaptedilmiş, bütün tersanelerine girilmiş, bütün orduları dağıtılmış ve memleketin her köşesi bilfiil işgal edilmiş olabilir. Bütün bu şerâitten daha elîm ve daha vahim olmak üzere, memleketin dahilinde, iktidara sahip olanlar gaflet ve dalâlet ve hattâ hıyanet içinde bulunabilirler. Hattâ bu iktidar sahipleri şahsî menfaatlerini, müstevlilerin siyasi emelleriyle tevhit edebilirler. Millet, fakr ü zaruret içinde harap ve bîtap düşmüş olabilir.

Ey Türk istikbalinin evlâdı! 

İşte, bu ahval ve şerâit içinde dahi, vazifen; Türk İstiklâl ve Cumhuriyetini kurtarmaktır! Muhtaç olduğun kudret, damarlarındaki asil kanda mevcuttur!

Evimizin neşesi, gülen yüzü sonsuza dek gülesi yakışıklı oğlum,

Doğum gününün ikinci hediyesi ise "Şeyh Edebali"nin oğluna yazdığı nasihatinden bir bölümdür:

“… Kişinin gücü, günün birinde tükenir, ama bilgi yaşar. Bilginin ışığı, kapalı gözlerden bile içeri sızar, aydınlığa kavuşturur. Hayvan ölür, semeri kalır; insan ölür eseri kalır. Gidenin değil, bırakmayanın ardından ağlamalı... Bırakanın da bıraktığı yerden devam etmeli. Savaşı sevmem. Kan akıtmaktan hoşlanmam. Yine de, bilirim ki, kılıç kalkıp inmelidir. Fakat bu kalkıp-iniş yaşatmak için olmalıdır. Hele kişinin kişiye kılıç indirmesi bir cinayettir. Bey memleketten öte değildir. Bir savaş, yalnızca bey için yapılmaz. Durmaya, dinlenmeye hakkımız yok. Çünkü, zaman yok, süre az!..

Yalnızlık korkanadır. Toprağın ekim zamanını bilen çiftçi, başkasına danışmaz. Yalnız başına kalsa da! Yeter ki, toprağın tavda olduğunu bilebilsin. Sevgi davanın esası olmalıdır. Sevmek ise, sessizliktedir. Bağırarak sevilmez. Görünerek de sevilmez!.. Geçmişini bilmeyen, geleceğini de bilemez.

Geçmişini iyi bil ki, geleceğe sağlam basasın.

Nereden geldiğini unutma ki, nereye gideceğini unutmayasın.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder