YANGIN VAR; YEŞİL YOK OLUYOR…
Bu
hafta yine yurdun çeşitli merkezlerinden gelen; yanı başımızda ise Urla ve
Manisa'dan hatta Muğla'dan gelen orman yangını haberleriyle bir kez daha
ciğerlerimiz dağlandı. Yangınların çıkış nedenleri, oluş şekilleri, yayılışı,
neden olduğu maddi kayıplar v.s.'yi konuşmak için vakit çok geç. Her büyük
yangın sonrası televizyonlardan cayır cayır gözlerimizin önünde heba oluşlarını
izlediğimiz, yorumlar ve yığınla haberle yüreklerimizin dağlandığı bu orman
yangınlarına acaba nasıl dur denilecek?
Oldum
olası yaz mevsiminin gelişine sevinemem. Mutlu olamam, çünkü orman yangınından
korkarım. Gazetelere bakmak, televizyonları izlemek, radyoları dinlemek gelmez
içimden, her an bir orman yangını duyabilirim diye...
Orman Genel Müdürlüğü'nün yayınlarında "orman yangını" tanımı genel olarak; serbest yayılma eğiliminde olan ve ormanda yaşama birliğine katılan canlı ve cansız bütün yanabilir varlıkları yakıp yok edebilen ateş şeklinde belirtilmekte. Asıl ilgi çekici olan ise yıldırım gibi doğal nedenlerin oranının % 5-6. Bugüne kadar yaşanan diğer tüm yangınların çıkış sebebinin ise ne yazık ki "insan" kaynaklı olduğu verileri arasında.
Orman Genel Müdürlüğü'nün yayınlarında "orman yangını" tanımı genel olarak; serbest yayılma eğiliminde olan ve ormanda yaşama birliğine katılan canlı ve cansız bütün yanabilir varlıkları yakıp yok edebilen ateş şeklinde belirtilmekte. Asıl ilgi çekici olan ise yıldırım gibi doğal nedenlerin oranının % 5-6. Bugüne kadar yaşanan diğer tüm yangınların çıkış sebebinin ise ne yazık ki "insan" kaynaklı olduğu verileri arasında.
Türkiye’de
Hatay’dan başlayıp Akdeniz ve Ege sahillerini de içine almak suretiyle
İstanbul’a kadar uzanan kıyı bandı yangınlar açısından en riskli bölgeyi
oluşturuyor. Yine Orman Genel Müdürlüğü’nün verilerine göre; yangına
öncelikli olarak hassas alan 7.182.051 hektar, yangına ikinci derece hassas
alan 5.091.788 hektar’dır. Bu da demektir ki; ormanlarımızın aşağı yukarı %
60’ını oluşturan 12 milyon hektarlık bölümü yangına çok hassas bölgelerde yer
alıyor.
GDO konusu başta olmak üzere bu konuda da "Görmeyen Duymayan Organizasyonlar"ın ya da "İşine Geldiği Gibi Takılan Organizasyonlar"ın aklını başını devşirme zamanları geldi de geçiyor bile...
Peki birey olarak ben ne biliyorum, ne yapıyorum "yaz aylarının gelmesini istememek" dışında?..
En
azından "ormansız bir yurdun vatan
olamayacağını" biliyorum.
Ormanda
ateş yakmamaya, çevremde sigara içen varsa “orman
alanında içmemeleri” ya da sigara izmaritlerini yanık olarak gelişigüzel
atmamaları yönünde uyarıyorum, yasak levhası olsa da olmasa da yaz aylarında
mümkün olduğunca ormanlara girmemeye çalışıyorum, cam ve cam kırığı görürsem
alıp çöpe atıyorum ve bir yangın durumunda “177
Yangın İhbar Hattı”nın aranması gerektiğini biliyorum…
Peki
yaz ayları gelmeden yetkililerimiz neler yapabilir? Uzman değilim ancak en
azından yangınların rahatlıkla izlenebileceği gözetleme kuleleri yapılmalı
kaldı ki günümüzde uydu üzerinden bile takip yapılabiliyor, teknolojiden bu
konuda en üst düzeyde yararlanılmalı, yangınların yoğun olduğu dönemlerde daha
sıkı takip yapılmalı, mobil iyi eğitimli uzman yangın timleri çoğaltılmalı,
ormanlara bu dönemlerde giriş çıkışlar kesinlikle yasaklanmalı.Ayrıca bu yörelerde yaşayan vatandaşlar “orman yangınları” konusunda daha hassas davranmalı; eğitim alma konusunda istekli olmalı. “Orman yangınları”na iyi niyetli de olsa çevredeki tüm insanların müdahale etmesine izin verilmemeli. Nitekim bu konudaki bilinçsiz ve alt yapısız müdahaleler yangınların büyümesine ve hatta günlerce sürmesine de neden olabilmekte.
Nedeni
ne olursa olsun “orman yangınları” devam
ederse “vatansız” kalacağımızı
unutmamalıyız. Türkiye Cumhuriyeti’nin Kurucusu Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün
de dediği gibi vatanı çocuklarımız ve torunlarımız için cennet yapmak hedefimiz
olmalı.
Ha
bu arada unutmadan: “Çıkarları için
ağaçları feda eden zihniyet de en az orman yangınları kadar orman için
tehlikelidir”
![]() |
İstanbul Gezi Parkı İstanbullular'ındır |
Yazımın
son halini vermeyi düşündüğüm bu sabah İstanbul Gezi Parkı’nda “ağaçlarımız kesilmesin” diye direniş
gösteren, demokratik haklarını kullanmaya çalışan yurttaşlarımıza polisin sert
müdahalesini görünce inanın yüreğim bir kez daha burkuldu. Onlarca alışveriş
merkezi varken neden buradaki “zaten
yeşili az bir kentin” insanının, bizim yüreğimizi
Orman
yangınlarını “Alo 177”ye bildirirsin de bu durumu kime şikayet edersin?..
Son
yangınlar “son”, İstanbul Gezi Parkı
“simge”, vatanımız “cennet”, denizlerimiz “masmavi”, “yeşilimiz” bol olsun…
Sevgiyle…