29 Temmuz 2013 Pazartesi

YAZI MI TURA MI?..

YAZI MI TURA MI?

Elindeki demir 1’liği fırlattı. Öyle yükseğe çıktı ki kendi etrafında hızla dönerek 1’lik, bir an hiç yere düşmeyecek sandılar. Yerle buluşmasıyla üşüştüler üzerine “yazı mı” “tura mı”..?

Öylece baktılar demir 1 liraya. Sonra birbirlerine. Göz kapakları kaybolmuş kocaman 2 çift göz birbiriyle buluştu. “Tura” “Çaresi yok, sen” dedi Ali; “sen gideceksin…” Erdem gözünü endişe ve pişmanlık yüklü Ali’nin iki gözünden ayırdığında kaldırımın kenarında otururken buldu kendini. İki elinin arasına aldığı başını ovuşturuyor, kendi kendine söyleniyordu “Neden ben?” Oysa öylesine adaletliydi ki yaptıkları. Seçenekler belliydi. Ya Ali gidecekti ya da kendisi…

Babası 30 yıl sigara içtikten sonra amansız hastalığa yakalanmış, rahmetli olasıya kadar da Erdem’e “içme oğul şu mereti, bak ben neler çekiyorum” diye sızlanıp durmuştu. Erdem küçük yaşlardan itibaren babasının sigarasından nasiplenmiş, üst solunum hastalıklarından yana da fazlasıyla muzdarip yaşamaya devam etmekteydi. Öyleyken bırakmadı, bırakamadı şu mereti…

Şimdi ise Jandarma yolundaydı… Dün sigarayı bırakmış; üzgün, vicdanı dağlanarak… Yürüdü, yürüdü… Kasabanın en büyük kahvehanesindeki televizyondan gelen sesle irkildi, durdu, dinledi “Hektarlarca orman sigara izmaritinden çıktığı belirlenen bir nedenle kül oldu. Yangın ancak sabah saatlerinde kontrol altına alınabildi…” Başını önüne eğdi, kendi kendine mırıldandı “babamı aldı, şimdi de geçim kaynağımızı, geleceğimizi, bizim yüzümüzden…” Kahveci Rıza “Neyin var delikanlı” diye seslenecek oldu. Erdem “ben yaktım, biz yandık…” diyerek kafasını iki yana sallıyordu. Rıza ne olduğunu anlayamadı. Boş verdi ve başı önünde yürümeye devam etti…

Jandarma kayıtlarından: “İki arkadaş kasabanın yakınındaki köyde yaşıyorlar. Birlikte ormanda gezinti yaptıktan sonra dinlenmek üzere kuru çalılıkların ve kuru otların bulunduğu mevkide oturuyorlar. Birer sigara yakıyorlar. Dinlendikten sonra sigara izmaritlerinin üzerine basarak, söndürüyorlar. Yarım saat sonra kuru otlar alev alıyor ve ormanlık alana sirayet ediyor. Hektarlarca orman kül oluyor…”  

“Erdem R. ifadesinde pişmanlığını dile getirirken, ‘yazı-tura’da kazanan ve vicdan azabından amansız hastalığın pençesine düşen Ali N. de pişman olduğunu ifade ederek 2 ay sonra teslim oldu. Şahıslar tutuklanarak cezaevine sevk edildi…”

Hikâyemizdeki Ali mi suçlu, yoksa Erdem mi? Belki aracıyla yoldan geçen ve sigarasını söndürmeden “kendisine göre yolun kenarına” fırlatıveren… Ya da ormanlık alanda piknik yapıp, mangal keyfi sonrası mangalını söndürmeden öylece çekip giden… Kırık cam ve şişe parçalarını hoyratça ormana atan?..

Soruları bir de şöyle soralım “Bize  orman sevgisi, ormanlarımızın değerlerini bilmeyi öğretemeyenler mi? Orman yangınlarına karşı yeterli önlemi alamayanlar mı? Yaz geldiğinde aşırı sıcaklarla birlikte şu yangınlarla ilgili uyarı yapan televizyonların uyarılarını algılayamayan, önlem alamayanlar mı, kim suçlu?”

Sen mi, ben mi; siz mi, biz mi; onlar mı?..

"Yazı mı tura mı?.."

Suçlu ararken, yeni bir orman yangını haberi daha geldi az önce…

Ormanlarımız yanıyor, kül oluyor; yanıyoruz, kül oluyoruz…

Yazık…

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder