27 Haziran 2012 Çarşamba

ZAMANIN KUMLARI

 ZAMANIN KUMLARI

İzlediniz mi bilmiyorum, dikkatinizi çekmediyse şayet muhakkak izleyin derim. Walt Disney yapımı... Fantastik ve aksiyon türü filmlerden hoşlanıyorsanız hele, bayılacaksınız. Senaryosunu Jordan Mechner, Boaz Yakin, Doug Miro ve Carlo Bernard'ın kaleme aldığı, Mike Newell'in yönettiği filmde John Seale'in müthiş görüntüleri sizi öyle bir sürüklüyor ki... Uzunca bir film ancak kurgu müthiş, müzikler harika, oyuncular başarılı... Yerinde duramayan haşarı prens (Jake Gyllenhaal) istemeden de olsa güzeller güzeli gizemli bir prensesle (Gemma Arterton) güç birliği yapar. İkisi birlikte zamanı geriye döndürebilen Zamanın Kumları'nı açığa çıkarabilecek ve sahibinin tüm Dünya'ya  hükmetmesini sağlayabilecek olan eski bir hançeri korumak üzere karanlık güçlere karşı bir yarış içine girerler. Konu bu... Şimdi filmi bir kenara bırakıp gelin "zaman" içinde birlikte akalım:

Başucu kaynaklarımdan biri TDK sözlüğü "zaman" için aynen şöyle der "bir işin, bir oluşun içinde geçtiği, geçeceği veya geçmekte olduğu süre, vakit". Başlangıçta ve mantık olarak her ne kadar Hawking ve Einstein gibi fizikçiler tarafından türlü kuramlarla bozulmuş olsa da tarafımızdan algılanış şekliyle dümdüz devam eden bir durumu anlatıyor gibi.  Şimdi biraz dikkat edince bizim gibi kulların da anlayabileceği bir konuya dikkat çekeyim diyorum: Einstein,  zaman ancak hareketle, cisim hareketle, hareket cisimle vardır, diyor. O halde; cisim, hareket ve zamandan birinin diğerine bir önceliği yoktur. Yok aslında birbirimizden önceliğimiz... Galileo'nun Görelilik Prensibi, zamanla değişmeyen hareketin göreceli olduğunu; mutlak ve tam olarak tanımlanmış bir hareketsiz halinin olamayacağını önermekteydi. Galileo'nun  ortaya attığı fikre göre; dış gözlemci tarafından hareket ettiği söylenen bir gemi üzerindeki bir kimse geminin hareketsiz olduğunu söyleyebilir. Peki zaman durmuş mudur o vakit?.. Durduysa zamanı geriye de döndürebilir miyiz durdurabildiysek eğer?..

Sevgili dostlar, zamana ve zamanın kumlarına küçücük bir kafa yorma hadisesidir bu okuduklarınız... Genelinde "ne sihirdir ne keramet" dedirten "Zamanın Kumları" filmine bir gönderme ki zamanı geriye döndürmeyi en azından yapamadıklarına hayıflananlar için bir "özlem" olarak gören bir bakış; diğer taraftan da  bilimsel anlamda gerçekten zamanı en azından durdurmaya yarayacak bilimsel bir görüş...

Doğru olan nedir bilinmez ama "zaman" konusunda kafa yormak, en azından "zamanı iyi kullanmak" adına acil  bir çıkış yolu bulmak, "zaman" a ayak uydurmak için yorucu da olsa bir bakış açısı geliştirmek, "zamansız" baskınlara hazırlıklı olmak, en azından "bir zamanlar kartaldı" dedirtebilecek içerikte yaşamak ve evet benden beklediğinizi söyleyeceğim "zamanı geriye çevirmek" için birşey yapmalı... 


25 Haziran 2012 Pazartesi

TEŞEKKÜRLER MİGROS

TEŞEKKÜRLER MİGROS!..

Aslında bu "teşekkür" sadece Migros'a değil, Tansaş'a da...Migros ve Tansaş'ın kalitesi, "inanılmaz tüketici hakları" konseptiyle zaten almış yürümüş...  Hafta sonu (23.06.2012) Balçova 5 M Migros'tan yaptığım bir alışveriş sonrası yaşadığım memnuniyeti sizlerle paylaşmak istedim. Nedendir bilinmez "şikayetler" yüksek tonda seslendirilirken "memnuniyetler" sadece kuru bir teşekkür ile geçiştirilir, adeta suya yazılırcasına unutulur gider...


Pazar akşamı Migros'tan aldığımız ürünün pişirilme vasfını yitirdiğini görüp 5 M Migros müşteri hizmetleri ile irtibata geçtim. Fişinizle birlikte gelin yardımcı olalım dediler. "Müthiş" dedim. Ancak fişi ve kredi kartı slibini bulamıyoruz. Ne yapacağız?.. Görevli, alışverişi Money  Kart ile yapıp yapmadığımı sordu. Evet dedim, üstelik 50 TL'lik alışveriş yapana 1 kg kirazı da çok uygun bir fiyatla aldığımı hatırladım. Migros'un yolunu tuttum. Müşteri hizmetlerindeki görevli beni telefon görüşmemizden hatırladı, aldığım ürünün reyon görevlisini anons etti. Reyon yoğundu muhtemelen, 2.anonstan sonra gelen görevliye ürünü iade ettim ve müşteri hizmetlerinin Money Kart'ın önceki alışverişler seçeneğinden tüm detayları görebildiklerini öğrendim. O ürünü aldığınız günkü alışveriş tutarınız, ürünün barkodu, ne kadar aldığınız v.s... 

Ürün iade ve değişimlerinde fişin zorunlu olduğunu biliyordum. Ancak Migros bir adım öteye giderek, fişi ve slibi ibraz edemeyişime rağmen mağduriyetimi çözmeyi bildi. Migros güvenlik çemberinde olduğumu hissettim. 

Ayrıca bana yardımcı olan müşteri hizmetleri birimine bir kez daha kocaman bir teşekkür!..

Tansaş ve Migros'tan güvenle alışverişe devam...

29 Mayıs 2012 Salı

BİZ OKULUMUZU İSTİYORUZ

BİZ OKULUMUZU İSTİYORUZ


Eğitim Hakkı; BM İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi’nin 26'ncı, BM Ekonomik, Sosyal ve Kültürel Haklar Sözleşmesi’nin 13-14'ncü, BM Çocuk Hakları Sözleşmesi’nin 28-29'ncu, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’ne Ek 1 No’lu Protokol’ün ise 2. maddesi ile güvence altına alınmıştır

Eğitim hakkına yönelik olarak Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'nin vermiş olduğu kararlarından çıkarılabilecek sonuç öncelikle; Devlet'in varolan eğitim imkanlarından vatandaşlarının eşit olarak yararlanılmasını sağlaması ve süreklilik esası yönünde algılanabilir. Hal böyle olunca, sistemdeki kimi değişikliklerin ilgili taraflarca anlaşılamaması, kimseye zarar vermeden sorunların çözümüne yönelik adımların zamanında atılamaması ne yazık ki çeşitli mağduriyetlere de ortam yaratıyor.



Geçtiğimiz gün İzmir Güzelyalı İlköğretim Okulu'nda yaşanan eylem de tam bu noktada dikkatimizi çeken, iyi anlaşılması gereken bir platformda gerçekleştirilmiştir. 

Öğrenci velileri, ilk kademe öğrencilerin başka eğitim kurumlarına dağıtılması, öğretmenlerinin değişmesi, okulda sadece ikinci kademe eğitim yapılması kararına tepki gösteriyorlar

Ülkemizde tartışmalı bir süreç ardından yasalaşan ve birçok kesim tarafından dahi tam olarak anlaşılamayan '4+4+4' eğitim sistemi, ülke genelinde de bazı velilerin tepkisine neden olmuştu. 

Bu anlamda İl Milli Eğitim Müdürlüğü'nce; Güzelyalı İlköğretim Okulu'nda da ilk kademe bölümünün kapatılmasına, öğrencilerin de başka okullara dağıtılmasına karar verilip  ardından okulda sadece ikinci kademe eğitiminin yapılacağı açıklanınca pandomima koptu.

Kararı öğrenen ve özellikle ilk kademe eğitimi alan öğrenciler ile velilerden oluşan yaklaşık 150 kişilik grup, okul önünde toplandı. Ellerindeki dövizlerle tepkilerini dile getiren öğrenci ve veliler, yetkililerden kararın geri alınmasını istedi. 

Çocuklarının ana sınıfından bu yana  Güzelyalı İlköğretim Okulu'nda eğitime başladığını ve burayı da benimsediğini, başka bir okul için uyum sürecinin olumsuz etkilerinin olacağını söyleyen velilerden Özden Düzgeç, şöyle konuştu:

"Bizler okulumuzda sabah ikinci kademe, öğleden sonra ise birinci kademe eğitim yapılacağı yönünde bir rapor düzenlendiğini öğrenmiştik. Bu şekilde 12 okul vardı. Ancak, bizim okulumuz için sonradan böyle bir karar verilmiş. Bu bizi hem maddi hem de manevi yönden mağdur eder. Çocuklarımız bu okulda çok mutlu. Bizler kendi çabalarımızla ve maddi manevi büyük bir özveriyle okulumuzda çocuklarımızın iyi imkanlarda eğitim görmesini  sağlamaya çalışıyoruz. Şimdi sağladığımız bu olanaklarınelimizden gitmesini istemiyoruz. Çocuklarımız da bizler de mağdur edilmeyelim ve lütfen bu karar düzeltilsin."

ÖĞRETMENİMİZ DEĞİŞMESİN
Sağduyulu yöneticilerimizden; geleceğimizin güvencesi bu pırıl pırıl öğrencilerin üzülmemesi adına; okullarının değişmemesi, öğretmenlerinin başka bir okula gitmemesi yönünde öncelikle İzmir Valisi Sayın M.Cahit Kıraç'tan ve İzmir İl Milli Eğitim Müdürümüz'den konuyla ilgilenmesini ve velilerin haklı taleplerine kulak vermesini temenni ediyoruz.













21 Mayıs 2012 Pazartesi

SOKAK KÖPEKLERİ





SOKAK KÖPEKLERİ

Henüz 2-3 yaşlarında sapsarı bir sokak kedisi ile bisküvisini paylaşan, sokakta yaşayan evcil ayrımı yapmadan tüm hayvanları seven, özde ortak yaşamı da benimseyen birisi olarak 19 Mayıs 2012 gecesi mahallemizde "sokak köpekleri"nden kaynaklı kavgaya tanıklık etmekten duyduğum üzüntüyü paylaşmak istedim sizinle.

Aynı sitede yaşayan 2 komşu ve sokak köpeklerimiz; gece yarısının huzurunu yerle yeksan eden ve sonu karakolda biten kavganın aktörleriydi. Evimizin odalarından biri olayın gerçekleştiği sokağa bakıyor; ben ve eşim olayın ayrıntılarına da buradan vakıf olmaya çalışıyoruz.


Ailesi ile birlikte düğün dernek ya da bilemiyorum bir organizasyondan dönen komşulardan biri siteye girerken sokak köpeklerinin saldırısına uğruyor. Eşiyle birlikte canhıraş bir şekilde çocuklarını korumak için beyefendi köpeklere taş atıyor, hanımefendi ise çantasını korkutmak amaçlı saldırgan hayvanlara doğru savuruyor.

Bu sırada balkonda oturan komşuları ile "vay sen ne yapıyorsun, hayvanlara böyle davranamazsın" cinsinden ağız dalaşına giriyor saldırıya uğrayan aile. Ardından köpekleri koruyan aile aşağıya iniyor; itiş kakış, yumruklar, küfürler, çoluk çocuk, kadın, erkek; otomobilllere yumruklar, tekmeler atılıyor, kiminin arabası zarar görüyor; yerlerde sürünenler... 

Anlayacağınız kavga uzayıp gidiyor... Polis geliyor, sabaha doğru tarafları, kavga sırasında zarar görenleri toplayıp karakola götürüyor... Mesele sonradan anlaşılıyor ki sitede yaşayanlar sokaktaki bu köpekleri besliyor; sularını, yemeklerini veriyorlar. Bir tarafta çocuklarını köpeklerin saldırısından korumaya çalışan mağdur aile, diğer yanda köpeklerin hamisi komşular. Bir başka yanda da sabaha kadar gelene geçene havlayan, yeri geldiğinde diş gösteren ve her geçen gün yenilerinin gelmesiyle çoğalan sokak köpeklerimiz...


Soru şu:

Eşiniz hamile, sokaktan geçiyor, o sırada bu köpekler eşinize saldırıyor ya da küçük çocuklarınız sokaktan geçiyor, siz de 50-60 metre uzaktan köpeklerin çocuklarınıza saldırdığını görüyorsunuz... Ne yaparsınız?..
İnanın ben ki hayvanları seven, ortak yaşamı savunan birisi olarak o anı düşünmek bile istemiyorum. Eşim hamile, bir küçük çocuğum var ve o yolu kullanıyorlar genellikle... Sokak hayvanlarının hayatta kalma mücadelelerini anlayabiliyorum, yapabileceğim birşey varsa katkı koymaya da hazırım ancak belediyenin de kaymakamlığın da gerekiyorsa valiliğin de kentte yaşayanların huzuru ve sağlığı için artık önlem almalarının zamanı çoktan geldi de geçiyor diye düşünüyorum. Ayrıca böyle giderse sokak köpekleri, kedileri değil; onları korumaya çalışanlarla onlardan korkup kendini savunmaya çalışanlar arasında daha ciddi belki de ölümcül kavgalar yaşanmaya devam edecek.

Kafka, "bütün soruların cevapları bir köpeğin bakışlarında gizlidir" der. Çaresizliğin ne anlama geldiğini bu bakışlardan anlamak mümkündür. Çocukları saldırıya uğrayan ailenin; annenin, babanın, çocukların; onları korumaya çalışan ailelerin; köpek havlıyor diye gece uyuyamayıp sövüp saydıranların bakışlarında da birçok sorunun cevabını görüyor insan aslında.

Ben o gece gördüm, sinyal iyi değil; bu gidişe bir dur diyecek yerel yöneticiler aranıyor... Hem de hemen...






15 Mayıs 2012 Salı

NEDEN BLOG YAZMALIYIM

Neden Blog Yazmalıyım?..

Katıldığım bir panelde konuşmacılardan biri bloglarda yer alın, yazılar yazın ve bunları paylaşın demişti.

Aslında medyanın son 10 yılda kaydettiği ivme; bizim bile çoğu zaman gözden kaçırdığımız ayrıntıları, yeri geldiğinde "neden kaçırdın, neden dikkat etmedin, neden içinde yer almadın" cinsinden sorularla yüzümüze çarpmaya devam etmiyor değil...

Şahsen bundan sonra ben de biriktirdiklerimi, gördüklerimi, söylemek istediklerimi, topluma yararlı olacağına inandıklarımı paylaşmaya karar verdim. "Her Renk" dedim çünkü içinde sadece belli başlı konular olsun istemedim.

Yaşadığım kente, ülkeye yeri geldiğinde Dünya'ya dair yeri geldiğinde kendime, insanıma ve Dünya insanları üzerine paylaşmaktır isteğim.

İlk yazım biraz kısa olacak belki ama en azından "hoş bulduk" tadında, "hoş geldin" diyecek gönül dostlarını bulmaktır aynı zamanda dileğim...

Sevgiler,

mnş